28 Haziran’da ABD Yüksek Mahkemesi, Loper Bright Enterprises v. Raimondo davasına ilişkin kararı[1] ile, uzun süredir geçerli olan ve Chevron U.S.A., Inc. v. Natural Resources Defense Council, Inc. kararına[2] dayanan Chevron doktrinini kaldırdı. 1984 tarihli Chevron kararı, mahkemelerin “belirsiz” hukuki düzenlemeler konusunda -ABD rekabet otoritesi FTC gibi- ilgili düzenleyici kurumların yorumlarına itibar etmelerini gerektiriyordu.
Yüksek Mahkeme, Loper Bright kararıyla Chevron doktrinini kaldırdı ve mahkemelerin, belirsiz hukuki düzenlemeleri bağımsız olarak yorumlamaları gerektiğini vurguladı. Mahkeme, hukuki yorumlar yapma sorumluluğunun yargıya ait olduğunu ve mevcut tüm ilgili yorumlama araçlarının kullanılması gerektiğini belirtti.
Arka Plan: Chevron Doktrini Nedir?
Chevron, Amerikan idare hukuku alanında büyük öneme sahip bir doktrindi. Bu doktrin, 1984 yılında ABD Yüksek Mahkemesi tarafından Chevron U.S.A., Inc. v. Natural Resources Defense Council, Inc. davasına dayanmaktaydı. Chevron doktrini, federal düzenleyici kurumların kendi yetki alanlarındaki belirsiz veya muğlak yasa hükümlerini yorumlamalarına mahkemelerin saygı göstermesi gerektiğini ifade ediyordu. İdari kurumların teknik uzmanlık gerektiren konulardaki kararlarına saygı gösterilmesi, bu doktrinin temelini oluşturuyordu.
Chevron doktrini, düzenleyici kurumların yorumlarına ne derece saygı gösterileceğini belirlemek için iki aşamalı bir test öngörmekteydi. İlk aşamada mahkeme, Kongre’nin yasa hükmüyle ilgili niyetinin açık olup olmadığını belirlemeye çalışıyordu. Eğer yasa hükmü açık ve netse (unambiguous and clear), mahkeme bu niyeti uygulamak zorundaydı. İkinci aşamada ise yasa muğlak veya belirsizse (ambiguous and unclear), mahkeme düzenleyici kurumun yorumuna bakar ve bu yorumun makul olup olmadığını (reasonable construction) değerlendirmekteydi. Eğer yorum makul ise, mahkeme bu yoruma saygı gösterir ve uygulama yetkisini kuruma bırakırdı.
Chevron doktrininin önemi, federal düzenleyici kurumların kendi uzmanlık alanlarındaki teknik ve karmaşık düzenlemelerde daha esnek hareket etmelerini sağlamasında yatıyordu. Bu doktrin, düzenleyici kurumların derin bilgi ve deneyimlerine dayanan kararlarına saygı gösterilmesini teşvik ediyordu. Ayrıca, yargı organlarının düzenleyici kurumların teknik uzmanlık alanlarındaki kararlarını aşırı derecede sorgulamalarını engelleyerek, yargı denetimi ile yürütme organı arasındaki dengeyi koruyordu.
Chevron doktrini, önemine rağmen çeşitli tartışmalara da konu olmuştu. Kimi taraflar, bu doktrinin düzenleyici kurumlara fazla geniş yetkiler tanıyarak demokratik hesap verebilirliği zayıflattığını savunmaktaydı. Ayrıca, bazı hukukçular ve yargıçlar, Chevron doktrininin yargı organlarının yasaları yorumlama yetkisini aşırı derecede sınırlandırdığını ileri sürmekteydi. Bunun yanı sıra, özellikle siyasi olarak hassas konularda, düzenleyici kurumların yorumlarının tarafsızlığı ve nesnelliği ciddi ölçüde sorgulanıyordu.
Loper Bright Kararı ve Chevron Doktrininin Kaldırılması
Chevron doktrini ile ilgili tartışmalar, 2024 yılında ABD Yüksek Mahkemesi’nin Loper Bright Enterprises v. Raimondo kararıyla yeni bir boyut kazandı. Loper Bright kararı, Chevron doktrinini tamamen kaldırdı. Bu karar, Atlantik ringa balığı pazarında faaliyet gösteren balıkçılık şirketlerinin, ABD Ulusal Deniz Balıkçılığı Kurumu tarafından getirilen bir kuralı mahkemeye taşımasıyla ortaya çıktı. Bu kural, balıkçı teknelerinin, balık avlama seyirleri sırasında hükümet onaylı bir gözlemciyi teknelerinde bulundurma ve bunu finanse etmelerini gerektiriyordu. Alt mahkemeler, Chevron’a dayanarak balıkçılık şirketlerinin itirazlarını reddetmiş ve bu düzenleme lehine karar vermişlerdi.
Ancak, ABD Yüksek Mahkemesi, Chevron doktrininin kaldırılması gerektiğine karar verdi. Baş Yargıç Roberts, mahkeme adına yazdığı çoğunluk görüşünde, Chevron doktrininin mahkemelerin yasaları yorumlama konusundaki temel görevleriyle bağdaşmadığını savundu. Yüksek Mahkeme, yasaların nihai yorumunun yargıya ait olduğunu ve bu görevin düzenleyici kurumların yorumlarına bırakılmaması gerektiğini vurguladı. Mahkeme her ne kadar gözlemci bulundurma yükümlülüğünü iptal etmese de bu yükümlülüğü getiren kuralın yasallığının alt mahkemelerce yeniden değerlendirilmesine karar verdi.
Loper Bright kararı, mahkemelerin geleneksel yorumlama rolüne geri dönmesi gerektiğinin altını çizen bir karar olarak da değerlendirilebilir. Yüksek Mahkeme, düzenleyici kurumların yorumlarına sadece belirli şartlar altında ve ikna edici bulundukları ölçüde dikkate alınması gerektiğini ifade etti. Yüksek Mahkeme tarafından Chevron’un getirdiği yorumlama yetkisinin, düzenleyici kurumlara devredilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğu ve yargının görev alanını ihlal ettiği sonucuna vardı.
Loper Bright kararı, düzenleyici kurumların idari işlemlerine karşı açılan davalarda önemli değişiklikler getirecektir. Chevron doktrininin kaldırılması, düzenleyici kurumların yasaları yorumlama yetkisini sınırlandırırken, düzenleyici kurumların düzenlemelerine yönelik ihtilafların artmasına yol açabilir ve yargının yasaları yorumlama konusundaki bağımsız rolünü -idari yargı özelinde- daha da güçlendirebilir.
Sonuç
Chevron doktrininin kaldırılmasının ABD’de bazı belirsizlikler yaratabileceği kanaatindeyiz. Stratejik planlama ve risk yönetimi için düzenleyici kurumların düzenlemelerini esas alan işletmeler, şimdi bu düzenlemelerin geçerliliği konusunda ciddi belirsizliklerle karşı karşıya kalabilirler. Düzenleyici kurumların yorumlarına yönelik tam anlamıyla bir güvenden söz edilememesi yorumların hakimlere veya mahkemelere bağlı olarak önemli ölçüde farklılaşmasına yol açabilir. Şüphesizdir ki bu durum hukuki öngörülebilirliği önemli ölçüde olumsuz etkileyebilecektir. Ancak, doktrinin kaldırılmasının, teknik uzmanlıklarını genel yetkili hakimler karşısında avantaj olarak kullanmaya meyilli olan ve yasama yetkilerini aşacak nitelikte adımlar atan düzenleyici kurumlar için dengeleyici bir unsur olabileceği de unutulmamalıdır. Bu konudaki gelişmelerin takipçisi olacağız.